Dünyanın Türkiye gibi
yapıcı politikalar üreten ülkelere ihtiyacı var denildiği vakit buna karşı
çıkacak herhangi bir ülkenin sunacağı nedenlere mantiki bir açıklama
getirebileceğini düşünmüyorum. Kurulduğu günden bugüne uluslararası alanda
kurguladığı yapıcı politikaların uygulama alanını ise son 15 yılda dünya
üzerindeki etkisinin daha fazla olduğunu gözlemlemek hiç de güç olmasa gerek.
Bunun elbette çeşitli nedenleri var. Bunlardan bazılarını ise şu şekilde
sıralayabiliriz: Mevcut kuvvetler arasında çatışmanın bitmesi, çatışmanın
yerine dayanışmanın ve gelişimin öncelikli hale gelmesi; bu duruma gelinmesini
sağlayan yetiştirilmiş nitelikli insan gücü.
Kuvvetler arasında
çatışmanın bitmesinin yanında hiçbir zaman vatandaşların tamamına yayılmayan
sağ-sol, laik-muhafazakar v.b çatışmaların sona ermesi de uluslarası arenada
ülkemizin çıkarı ya da dünya adına üretilen politikaların etkisinin fazla
olmasına vesile olduğunu görmekteyiz. Çatışmanın olmaması, tartışmanın ya da
fikir beyanlarının olmayacağı manasına elbette ki gelmedi; düşünce özgürlüğünün
de genişlemesi özlenilen Türkiye'nin sadece belli bir kesmin özlem duyduğu gibi
şekillenmesinden ziyade; demokrasiyi, adaleti savunan ve ülkenin zararına
düşünmeyen her kesmi temsil eden vatandaşların özlediği(hayal ettiği) Türkiye
halini almasını sağladı. Ülke böylelikle iç dinamiklerini ötekileştirmek yerine
verimli bir şekilde değerlendirmeye başlayan ülke konumuna gelmeye başladı.
Böylelikle ülkemizi karıştırmak isteyen bazı ülkeler kullanabilecekleri bir
yapı bulamadılar ve zorunlu olarak Türkiye ile ilişkilerini geliştirerek
kazan-kazan mantığı içinde hareket etmek durumunda kaldılar.
Bunun en olumlu
yansıması olarak Türkiye yaptığı ya da yapacağı girişimlerin açıklamasının
karşılığını dünya devletleri nezdinde artık fazlasıyla bulabilmektedir. Zeytin
Dalı Harekatı da durumun en güzel örneklerinden biridir. Ülke içinde demokratik
yollarla seçilmiş iktidar ve nitelikli askeri gücümüzün koordinasyonuyla
yapılan operasyonu dünya hayranlıkla izlerken aynı zamanda destek açıklamaları
da gelmektedir. Yani eskiden olduğu gibi Kuzey Irak'a PKK'yı temizlemek için
girildiği vakit bunu engellemek için sıraya giren ülkeler artık yoktur. Ya da
ufak tefek söylemler dışında silah ambargosu uygulayacağız diyen ülkeler yine
yoktur. Tekrar etmek gerekirse bu durum ülke içinde sağlanan yöneten -
yönetilen ayrımı gözetmeksizin sağlanan birlik ve beraberliğin bir tezahürüdür.
Büyük Türkiye hayali biraz da bu temele dayanıyor.
Türkiye'nin hiçbir zaman
parçalanmayacağından eminim ancak yukarıda bahsedilen düşünce özgürlüğü içinde
sağlanan bütünlük sağlanmadan önce yıpratılmaya müsait bir ülke konumunda
olduğumuzu geçmişte içimize sokulan sağ- sol v.b gibi çatışmalarından
anlayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder