Padişah II. Abdülhamid'in karşıtlarından Ali Suavi ve
beraberindeki 150 kadar kişi teknelerle Çırağan Sarayı'na çıkartma yaptı ve
sarayın muhafızlarını etkisiz hâle getirdi. Asiler, V. Murad'ın tutulduğu
bölmeye ulaştılar ancak akli dengesi yerinde olmayan V. Murad korkuya kapıldı
ve asilerle gitmeyi reddetti. Ali Suavi eski padişahı ikna edemedi. Bu arada,
yetişerek olaya müdahale eden Beşiktaş Muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa komutasındaki
askerler asilerden 60'ını öldürdüler. Hasan Paşa, kalın bir sopayla başına vurarak
Ali Suavi'yi öldürdü ve bu başarısız ihtilâl girişimini bastırdı. (https://tr.wikipedia.org, 23.03.2017)
İnternet adresinde Çırağan Baskını ile ilgili vaka
açıklaması bu şekilde yer almaktadır. II. Abdülhamid dönemi, bilindiği gibi, o
devirde yaşayan dönemin önde gelenlerinden bazıları tarafından idrak edilememiş ve
Avrupa'nın yakıştırmalarına hizmet edecek çalışmalar içine girmişlerdir. Bunu
sonradan idrak etseler dahi artık durum telafi edilecek zamanın çok daha
ötesindedir. O dönemin muhaliflerinden olup sonradan pişmanlık duyularak yazılan Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın şiirinden şu kıta birçoğumuzun halen aklındadır:
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftara atan,
Asrın en siyâsî Padişâhına.
"Pâdişah hem zâlim, hem deli" dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına."...
"Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına.
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,
Şu nankör milletin bak günâhına.
Târihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftara atan,
Asrın en siyâsî Padişâhına.
"Pâdişah hem zâlim, hem deli" dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz "beli" dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına."...
Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye'nin II. Abdülhamid dönemindeki
kazanımlarına baktığımız da gerek dünya devletleri arasında itibar olarak
gerekse de devletin kurumlarının nicel olarak arttığını ve nitel olarak
güçlendiğini görmemiz hiçte zor olmayacaktır. Ülkemizde, bu durum tek parti
iktidarları ile gerçekleştirilen atılımlara benzemiyor mu?
Bunun yanında, Türkiye Cumhuriyeti'nde 15 Temmuz gecesi
girişilen hain darbe girişimini düşündüğümüz de II. Abdülhamid döneminde gerçekleşen Çırağan Baskını ile benzerlik
göstermiyor mu? Mevcut sistem (rejim değil) kendi içinde onarılması güç yaralar
açıp telafisi ağır bedeller gerektiren bir yapı ile karşımıza çıkmıyor mu?
Artık bu duruma dur demenin vakti gelmedi mi?
Evet, bu seçim sistemi dahilinde tek başına iktidar olma
fırsatı elde eden partiler çıktığı gibi bu başarıyı tek başına yakalayamayan partiler
neticesinde oluşan koalisyonlar, ülkemizin ilerlemesi için beklenen başarıyı
maalesef gösteremedi. Bunların tekrar edilmesine ne ülkemizin, ne de ülkemizin
geleceği olan, hem bu toprak parçası içinde yaşayan hem de diğer ülke sınırları
içinde yaşayan ülke evlatlarının tahammülü kalmamıştır. Milletimizin 7 Haziran 2015 seçimlerinde ülkemizin koalisyon hükümeti kurularak yönetmesini öngörmesi ile neticelenen seçim sonuçlarına göre
koalisyon hükümeti kurulmuş olsa idi, 15 Temmuz darbe girişiminde hainlerin
elinin daha da güçleneceği aşikar değil miydi? Tıpkı Çırağan Baskını sırasında
II. Abdülhamit gibi siyasi ve askeri dehası yüksek bir padişah yerine, onun
kurduğu hayalleri kuran ancak onun kadar siyasi ve askeri öngörüsü pek olmayan
başka bir padişah olmuş olsaydı, şuanda tarih kitaplarında Çırağan Baskını'nın
neticesini büyük ihtimalle diğer darbeler gibi içimiz burkularak okuyor
olurduk.
Tarihten ders alındığı takdirde tarihin tekerrürden ibaret
olduğunu düşünmüyorum. Bundan dolayı 16 Nisan; Çırağan'dan, 15 Temmuz'a uzanan
bir sürece dur diyecek seçimin günüdür.
Bizler 16 Nisan'da, Abdülhamid'in 31 Mart günü düşmediği oyunun devam
ettiricisi olmamalıyız.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil