Dil, bir ülkenin
gelişiminin önemli unsurlarından biridir. Çünkü dilimizi ne kadar iyi bilirsek,
dilimizde mevcut kelimelerin manasına ne kadar çok fazla vâkıf olursak düşünme
dağarcığımız da o denli geniş olacaktır. Bu düşünme dağarcığının geniş olmasının
bir çok faydası elbette vardır. Bunların başında kendimizi daha iyi ifade etmek,
gerçekleşen en basit fayda olarak gözümüze çarpmaktadır. Peki bunun yanında düşünme dağarcığımız
genişleyecek de ne olacak derseniz şu
unsurları gözümüzden kaçırmamamız gerekiyor. Bilimde ileri giden ve icatlar
keşfeden ülkelerin dilini en iyi şekilde kullanmakla birlikte bu vesile ile
kültürlerini, karakteristik yapılarını diğer ülkeler üzerinde kabul ettirebilmekte
ya da özenti unsuru olarak kullanabilmekteler.
Bir gün içinde
kullandığımız kelime sayısı aslında ne kadar alternatifli düşündüğümüzün de bir
göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu unsur aslında bizim hayattaki
başarımızı da etkileyecek bir sebep değil midir? Biz insanlar, konuşarak
anlaşan yaratılmışlar olarak bizim kelimeleri kullanma yetimiz ve kelime
dağarcığımızla ortaya çıkan kendimizi ifade etme kabiliyetimiz bizi başarılı
kılacak bir etken değil midir?
Çok fazla geriye
gitmemekle beraber öz eleştiri yapmadan edemeyeceğim. Tabii ki yapacağım bu öz
eleştirinin içinde şahsım da katiyetle yer almaktadır. Bir ülke düşünün,
okumaya yeni başlamış bir evlat, ülkesinin kuruluşunda yayınlanan gazeteyi
anlamayı bırakın okumakta dahi güçlük çekiyor. Bu ülke öyle bir ülke olsun ki tarihte de 16 devlet kurup, kurduğu ülke
17. olsun. Evet hepimizin farkında olduğu gibi bu güzelim ülkemiz olan
Türkiye'dir. Şurası bir gerçek, eğer biz muasır medeniyetler seviyesine daha
hızlı yükselmek istiyorsak en azından 1923'de çıkan gazeteleri elimize
aldığımız da okuyup anlayabilmeliyiz. Tabii ki bu Türkçe'nin özünden uzaklaşmak
demek değildir; asıl diğer dillerin özenti istilasından dilimizi korumaktır.
Onun için Gazi Mustafa Kemal geometri terimlerini dilimize çevirmedi mi? Hikmet
Mercan tekstile dair kelimeleri Türkçe olarak karşılıklarını yazmadı mı? Mercan
aynı zamanda tekstilde yeni buluşlara imza atmadı mı? Ondan dolayı Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği,
eskilerin kitap okunduğu çay ve kahvelerin yudumlandığı yer olan, kıraathaneler
tekrar niye açılmasın?
Çok basit bir örnek olarak
"kafe" ismi zihnimizde ne çağrıştırıyor? Hiç bir mana taşımayan
kelimelerin çağrışımları, düşünme kabiliyetimize ne kazandırıyor? Peki 17.
devletini kurmuş ve dil olarak Türkçe'yi kabul etmiş olan ülkemize, yani kısaca
bizlere ne katıyor? Bu arada, kafeye hiç gitmemiş 1. sınıf öğrencisi kafe
kelimesini heceleyerek okuduğu vakit ne anlıyor? Yabancı dil öğrenilmesine mi
karşısın İsmail diyorsan cevabım asla karşı değilim olacaktır. Aslında dilimizi
ne kadar çok iyi bilirsek yabancı dilleri de o kadar çabuk öğrenebiliriz. Bunun
yanında Fatih Sultan Mehmet Han eğer Yunanca bilmeseydi Homeros'un İlyada'sını
Yunanca olarak okuyabilir miydi? Özünden uzaklaşılıp özenti haline dönüşmediği
sürece çok dil bilmek bulunduğumuz konuma göre etrafımıza çok şey katacağımız
bir unsur değil midir? Bunun en güzel örneğini yine Fatih Sultan Mehmet Han'ın
Osmanlı Devleti'ne kattığı vizyonda görmüyor muyuz? Devleti o günün şartlarında
her alanda en ileri seviyeye taşımak yegane gayesi değil miydi? Tabii bu düşünce yapısını sadece
dile bağlamak bir çok unsuru eksik bırakmamıza neden olabileceği gibi dilin de
hiç bir etkisi yokmuş gibi göstermek olayları yorumlamamız da hataya düşmemize
sebebiyet verebilir.
Özetle, ülke
sınırlarımız içinde çok büyük bir çoğunluğumuz
güzelim dilimizi konuştuğuna göre bu işin ucundan herkes tutabilir. Nasıl mı? Kafeyi işleten kişi, dilimize uygun
daha güzel bir isim bularak. Örneğin "muhabbet mekanı" ya da biraz
daha eskiye giderek "mekan-ı muhabbet" ismi konulabilir. Bu arada,
turist gelmez diyorsak parantez içinde de (cafe)
yazılır olur biter :). Alışveriş merkezleri, spor merkezleri, stadyumlar v.b
yerler halkımızın yoğun olarak kullandığı yerler olup isimlerinin dilimize
uygun hale getirilebileceği mekanlar olarak örnek gösterebiliriz. Okullarımızda,
kelime dağarcığını genişletici kelimeleri MEB ilgili kitaplara serpiştirebilir.
Bizler konuşmalarımızda seçtiğimiz kelimelerin Türkçe olmasına daha fazla
dikkat edebiliriz. Özetle diyeceğim şu ki: Eğer isterse herkesin, diğer bir
ifade ile her kesimin işin ucundan tutabileceği bir iş bu. Soru şu: Neden Türkçe
olmasın?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder