13 Nisan 2017 Perşembe

Nefes - Ruh

Kimsesiz Hiç Kimse Yok


Kimsesiz Hiç Kimse Yok
Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi
***
Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
 
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
Fatih Sultan Mehmet Han

     Şiiri okuduğum vakit atamız Fatih Sultan Mehmet Han'ın hangi ahval içinde bu şiiri kaleme aldığını düşünmeden edemedim. Koskoca Sultan diyor ki "Kimsesizlik kimsem oldu". Bir çağı kapatıp bir çağı açan koca Sultan böyle demiş ve içimden bir ses şöyle diyor: O "varlığa" rağmen bir "hiç" olmanın, kimsesiz olmanın verdiği hüznü kalbinde hissederek kalemine yaz demiş.

      Belki de bir çağı açıp bir çağı kapatan güçte buradan kaynaklanmaktadır. Sırtını hiç bir maddi varlığa dayamadan, Allah'a "Kimsesizler kimsesi" diye yakarışta bulunmasından ötürü güzelim şehir İstanbul'un fatihi oldu. Biraz da mesele varlık içinde hiç olabilme, hiçliği hissedebilme meselesi değil mi? Düşündüm de bizim atalarımız maddi meseleleri mesele haline getirmedikleri için birçok şeyi göze alabilmişler sanırım, ya da edindikleri meselelerin çözülmesi için mananın vâr olması meselenin çözümü için en elzem şey olduğundan maddeyi geri plana atıp, manaya ulaşmak için manaya sırtını dayamışlar ve bir çırpıda bütün maddeyi gözden çıkarmışlar. Kanuni Sultan Süleyman'ın şu sözü bu duruma en güzel örneği teşkil etmiyor mu:
"Saltanat didükleri ancak cihân gavgasıdur
Olmaya baht ü saâdet dünyede vahdet gibi."

   Günümüze değinmeden edemeyeceğim. "Impossible is nothing" cümlesi sizin de bileceğiniz gibi bir markanın reklam konusu olmuştu. Çevirisi ise "hiçbirşey imkansız değildir" olarak karşımıza çıkmaktadır. Kısaca o markayı edindiğimiz de aşamayacağımız engel yoktur diyerek aslında en büyük engeli ortaya çıkarıyor; kendi markasını. Beni edinmezsen engelleri de aşamazsın. Bu akılda oluşturduğu ilk akla gelen "engel" belki de.
     
      O markadan bağımsız olarak "hiçbir şey imkansız değildir" cümlesini ele aldığımız da herbir okuyan insanı aciz olan bir varlık statüsünden çıkarıp çizgi filmdeki "He-Man" noktasına getirme arzusu yok mu? Gerçekten insan için imkansız birşey yok mudur? İnsan herşeyin sahibi midir? "Aldığı nefese bile hükmedemeyen insana" bu kadar güç yüklemesi yapmak kimin faydasına olacaktır? Güç bende diyen, Afrika'daki çocuğa daha fazla mı yardım edecektir? Humanizm'den anladığınız bu mu? "İnsan merkezcilik" manasına gelen Humanizm ile bu ve buna benzer yaklaşımlarla her insanı merkeze mi alıyorsunuz ya da birilerini mutlaka dışlamak mı zorunda kalıyorsunuz? Soruların cevabı kısa ve net.

     Diğer bir açıdan bakarsak; belki de bu bakış açısı biraz zorlama bir bakış açısı olacaktır. Gücü para ile kazanıp hiç birşeyin imkansız olmadığını bilinç altına yerleştiren insan için, insanı getirdiği nokta, onu sadece tüketim argümanına dönüştürmek değil midir? Tüket ve Güçlü ol. Bu paradoksa itilen insan, çalıştığı vakit ürettiği ürünü sadece ve sadece tüketmek için gerçekleştirdiği ikilemine zorla, ancak farkında olmadan yavaş yavaş itilmiyor mu? İnsanın sırtını mana yerine maddeye dayandırılması zorlanmıyor mu? Bu soruların da cevabı kısa ve net.

     Kısaca Allah'ın nasip ettiği bir nefes olmadığı an, varlıklar hepimizin göç edeceği yerde hala vâr olmaya ve birçoğundan faydalanmaya devam edecek miyiz? Cevap, kısa ve net.

     Eski dünyaki ile yeni dünyadaki insan merkezciliği olan "hümanizm" dedikleri şey arasında ne de çok fark var. Halbuki yeni dünyada ne de çok olanaklarımız var, birbirimize ulaşmak için. Kuru kavgalara tutuşmak yerine birbirimize el uzatmak için ne çok bahanemiz olmalı. Çıkan bu kargaşanın kökeninde yeni dünyada, hiçbirşey imkansız değildir cümleleri ile, bize empoze edilen gömlek bedeninin insan fıtratına uymadığı yatmıyor mu? İnsan ruhu S, M, L bedenleri kadar standart değil. Ruha dikilen gömlek yaratılış fıtratına uymadığı an ters teper ve tepiyor da. Ruhumuzu incitmeyen gömlekler dikmek ve yaratılış fıtratımıza uymayan bedenleri kabul etmemek, bununla beraber bedenimizin değil de ruhumuzun nefes alıp vermesi dileğiyle, ey talip.
ismail bal
2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder