İhsan kelimesi iyilik
etme, iyi davranma, bağışta bulunma ve bağışlama manalarını taşımaktadır. Bu tanımın
günümüz ekonomik koşullarının birbiri ile işlevsellik kazanması Gazali'nin
iktisada dair görüşlerinin yer aldığı kitaptan ilgimi çeken şu cümleleri
okurken aklıma gelmesi ve akabinde aşağıda yer vereceğim düşüncelerin belirmesi ile oldu: "Gazâlî, alım - satım normal olarak kâr için
yapıldığı, bu da bir fazla ödemeyle mümkün olduğu için, tarafların ödedikleri
bedeller arasında bir eşitsizlik olmasına izin verildiğini; fakat bu hususta
ölçülü olmak gerektiğini söyler. Çünkü, ona göre alıcının "mutad" kâr
haddinden fazlasını vermeyi kabul edişi, ya söz konusu malı çok beğenmiş
olmasından, ya da içinde bulunulan zamanda ona şiddetle muhtaç olmasından ileri
gelebilir. Böyle olunca, satıcının, alıcının zayıf durumundan istifadeye
kalkışmaması ve fazladan ödemeye hazır olduğu miktarı kabul etmemesi uygun olur
ki bu, "ihsan"dan sayılır."
Yukarıda yer
alan tanımdan:
- - Alıcının söz
konusu malı çok beğenmiş olması, ya da
- - İçinde
bulunulan zamanda ona şiddetle muhtaç olması,
cümlelerini okurken bu
unsurları dikkate alarak ve ihsan kavramına Gazali'nin iktisadi olarak bakış
açısını göz önünde bulundurarak günümüz piyasa şartlarına uyarladığımızda
ekonomiye ne gibi katkıları olabileceği hususunda zihnimde birbiri ile
bağlantılı düşünceler zinciri oluştu.
Ekonominin her alanında bazı şirketler aracılığı ile
ihsan kavramını kullanmak ekonominin gelişimine katkı sağlama ihtimali vardır.
Ancak esas olan gelişimin sürekliliğidir. Ondan dolayı "Ekonomide İhsan"
kavramını her sektöre ve bütün şirketlere bir bütün olarak uygulamak ekonomiyi
sekteye uğratma ihtimali vardır ki bundan dolayı çeşitli kısıtlamalar oluşturarak
uygulanması, sürekli gelişim unsurunu sağlayacak etkenlerdendir. Sektörlerde
faaliyet gösteren firmaların girdi maliyetlerini, girdilerinin ne kadar yerli
olduğu gibi birçok faktörü bilmediğim için ihsan kavramının oransal olarak
nasıl yansıması gerekliliğine giremeyeceğim.
Elbette, çeşitli kısıtlar oluşturarak belirli bir
mantık çerçevesinde yazıyı kaleme almaya çalışmak daha yararlı olacaktır. Ancak
bunun için çeşitli verilere ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Bundan dolayı edinilen
genel bilgiler göz önünde bulundurularak düşünebildiğim kısıtlar oluşturulup
"Ekonomide İhsan" kavramı açıklanmaya çalışılacaktır.
Konu çerçevesinde oluşturulacak kısıtlar sayesinde
ise doğru politikaların üretilmesinin sağlanmaya çalışılmasının yanı sıra,
kavramın kurumsal firmalar tarafından tutun da küçük ölçekli işletmeler
tarafından da uygulanabilir nitelikte olduğu ifade edilmiş olacaktır.
Öncelikli olarak düşünülen "Ekonomide İhsan"
kavramının sağlıklı bir şekilde uygulanması için kurumsal firmaların desteği sağlanmakla
birlikte, küçük ölçekli işletmeler üzerinde uygulanması ise nihai tüketicinin
desteği ile gerçekleştirilmesi düşünülmüştür. Bu cümlenin ayrıntılarına
aşağıdaki paragraflarda yer verilecektir. Buradaki amaç, ihsan kavramının
uygulanması için iktisadi olarak faaliyet gösteren kuruluşlara adil bir
yükümlülük yükleyerek hem ekonominin gelişimini sağlamak hem de geçmişte
adaleti her alanda uygulamak için çaba göstermiş ecdadımızın tespitlerini
günümüz şart ve koşullarında uygulama fırsatını elde etmektir.
İhsan kavramının, aslına bakılırsa, firmaların
uygulama biçiminde ki en basit tabirle karşılığı "indirim" dir. Ancak
mühim olan uygulanacak olan indirimin hiç bir kesime zarar vermeden ne şekilde
ve nasıl uygulanacağıdır. Bu sorulara ise aşağıda açıklık getirilmeye çalışılacaktır.
A-) Kurumsal Firmalarda İhsan Kavramının Uygulanması
Bilindiği üzere kurumsal firmalar iktisadi döngü
içerisindeki büyük dişliler arasında yer alır ve, sektörel olarak değişmekle
birlikte, KOBİ'ler ile birbirlerini besleyerek işlevselliklerine devam
etmektedirler.
Bu
noktada kurumsal firmaları ele alırken düşünebildiğim çeşitli varsayım ve
koşullar aşağıdaki gibidir:
§ -Ürünün ekonomik katma değerinin yüksek olduğu
varsayımı,
§ -Ürünün yerli üretim unsurları aracı kılınarak
üretilmiş ya da satılıyor olması,
§ -Firmanın temel - öz yeteneğe sahip olması ve piyasa
değeri yüksek bir kuruluş olması,
§ -Ürünün artan pazar payına sahip olması ve
pazarın doygunluğa ulaşmamış olması,
Varsayımların
nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz: Ülke açısından ekonomik katma değeri
yüksek bir ürünün; üretim merhalesindeki süreç içerisinde çeşitli üretim
alanlarından geçip üreten firma tarafından nihai mal haline getirilmesiyle
birlikte, dünya üzerindeki insanlar (B2C) ya da bir başka üretici (B2B)
tarafından yoğun bir biçimde talep görmesi cümlesiyle ifade edileceğini
düşünmekteyim. Bu unsura sahip ürün üreten firma yukarıda bahsi geçen
maddelerden olan "alıcının söz konusu malı çok beğenmiş olması ya da içinde
bulunulan zamanda ona şiddetle muhtaç olması" özelliklerinden herhangi birine sahiptir. Bu tip
ürünlerin pazarında yüksek ihtimalle herhangi bir doygunluk olması söz konusu
değildir.
Üretim unsurlarının yerliliği "Ekonomide İhsan"
kavramının uygulanabilirliliğinin firmaya herhangi bir zarar vermeksizin
işlevsellik kazanmasının ve firmaya yarar sağlamasına neden olacak etkenler
olarak düşünülmektedir. Şöyle ki, üretim hizmeti veren bir firmanın üretim
girdilerinin ithal olması ve bunun neticesinde öngörülmesi güç maliyet
değişikliklerinin yaşanma ihtimalinin artmasına neden olacağından dolayı yerli
üretim girdilerini kullanması önem arz etmektedir. Elbette, ilgili maliyet farklılıklarını çeşitli
finansal enstrümanları kullanarak sabitleyebilme kapasitesine sahip firmaları
bu ayrımın dışında tutabiliriz.
Temel - öz yetenek diğer işletmeler tarafından taklit
edilemeyen, bu yeteneğe sahip olan firmaya bulunduğu pazarda üstünlük sağlayan
bir etkendir. Bu bağlamda düşünüldüğünde
kurumsal firmaların belirli bir oranının öz yeteneğe sahip olduğu görülecektir.
Öz yeteneğin ürüne yansıyacak bir unsur olması gerektiği düşünülürse, bu
yetenek sayesinde piyasada diğer rakiplerin ürünlerine nazaran öz yeteneğe
sahip olan firmanın ürünlerine tüketiciler tarafından daha fazla talep gösterilecektir.
Yani alıcı o malı çok beğenmiş ve gereğinden fazla ödeme yapmayı da göze almış
olacaktır. Bundan dolayı da ilgili firma ya da firmaların ürettiği ürün ve
hizmetler yüksek olasılıkla doymamış bir pazara hitap ediyor durumdadır.
Bir firmanın piyasa değeri ihraç ettiği hisse
senetlerinin fiyatları üzerinden belirlenmektedir. Ancak her kurumsal firmanın BİST'te
işlem görmediğini de biliyoruz. Bunun için firma reel sermayesi dikkate
alınabilir ancak bu hususun yeterli olmayacağı aşikardır. Firmalar sağlıklı bir
finansal yapıya haiz olup olmadıklarını çeşitli finansal analiz ve kontrol
sistemlerini (cari oran, likidite oranı, nakit oranı, yabancı kaynak / varlık
toplamı oranı, öz sermaye / varlık toplamı oranı, yabancı kaynak / öz sermaye
oranı v.b) kullanarak tespit edebilirler. Böylelikle ihsan kavramına ne
kadarlık bir katılım oranının kendileri için olumlu neticeler doğuracağını
tespit edebilirler.
Firmaların ilgili kavramı uyguladığı vakit zor
durumda kalmaktan ziyade yarar elde edebilmeleri için ve haliyle bu durumunda
ekonomideki gelişimin süreklilik arz etmesine katkı sağlaması adına yukarıda çeşitli
açıklamalar da bulunmaya çalıştım. Elbette aklıma gelmeyen, düşünemediğim
noktalar vardır.
B-) KOBİ'lerde İhsan Kavramının Uygulanması
Bu başlıktaki varsayımlarımızı şu şekilde
sıralayabiliriz:
- Bir alanda ya da belirli alanlarda uzmanlığa
sahip olması,
§ -Üretim ya da hizmet sektöründe faaliyet
gösteriyor olması,
§ -B2B çerçevesinde üretimlerini sürdürüyor olması,
§ -İhracat yapıyor olması,
Maddeleri ise şu şekilde açıklayabiliriz: Firma ya da
firmaların uzmanlık alanı, ürettiği ürünlere yansıması gerçekleşmese bile
deneyimleri sayesinde edindiği ya da kuruluşundan beri sahip olduğu uzmanlık
alanı firmanın ekonomide ihsan kavramını uygulamasına katkı sağlayacaktır.
Firmanın üretim ya da hizmet sektöründe B2B
çerçevesinde faaliyet göstererek iç pazara hitap etmenin yanında ihracatta
yapıyor olması, firmanın kendi içinde güçlü bir yapıya haiz olmakla birlikte, uygulamak istediğimiz kavram firma tarafından uyguladığı vakit firmanın zor
durumda kalmadan, kazanç elde etme ihtimalinin de yüksek olacağını
düşünmekteyim. Elbette, bunun yanında yukarıda bahsi geçen çeşitli finansal analiz ve kontrol sistemlerini kullanması da firmaya yarar sağlayacaktır.
C-) Küçük İşletmelerde İhsan Kavramı
Makul kâr oranı, firmaların sattığı ürünlerin ya
üretim maliyetine ya da satın alma maliyetine v.b göre değişiklik arz etmektedir.
Bundan dolayı küçük işletmelerin çoğunlukla yetkin bir uzmanlık alanı
olmayışından, sınırlı bir alana hitap ediyor olmasından dolayı ekonomide ihsan
kavramı çerçevesinde indirim gibi bir faaliyet içine girmelerinin kendilerine
zarar verme potansiyeli yüksektir. Bundan dolayı ihsan kavramını olabildiğince geniş alana yaymak adına,
küçük işletmeler nihai tüketici vasıtasıyla oralardan yapılacak alışveriş ile
desteklenmesi bu kavramın ekonomik manada bir bütünlük içinde uygulanmasına
olanak sağlayacaktır.
D-) Uygulama Neticesinde Doğması Muhtemel Faydalar
Uygulamanın vatandaş,
firma ve ülkeye katkı sağlaması
muhtemeldir.
Vatandaş çok beğenmiş olduğu ve şiddetle ihtiyaç duyduğu ürünlere daha az maliyete katlanarak ulaşabilecekler ve bu sayede satın alma gücünde artış gerçekleşecektir.
Vatandaş çok beğenmiş olduğu ve şiddetle ihtiyaç duyduğu ürünlere daha az maliyete katlanarak ulaşabilecekler ve bu sayede satın alma gücünde artış gerçekleşecektir.
Firmalar artan
ulusal ve uluslararası talep sayesinde - varsa - atıl durumda olan kapasitelerini faaliyete
geçirebileceklerdir. Bu sayede firmaların sabit maliyetleri de oransal olarak
düşecektir. Cirolarda artış kaydedilecektir. Elbette firmalara ait bu
cümlelerin birçok araştırmadan yoksun, çok genel cümleler olduğunun
farkındayım. Bu ilgili kararı kapsamlı
araştırmalar neticesinde, firma yetkilileri eğer uygulamak isterse
uygulanabilirliğinin düzeyine karar verecektir.
Ülke
açısından doğması muhtemel sonuçları şu şekilde ifade edebiliriz: Üretim artışı
sayesinde ihracat artacak, milli gelirimiz de artış meydana gelecek kapasite
kullanımının artmasıyla birlikte iş gücü çalıştırma gerekliliği sayesinde
işsizlikte azalma meydana gelecektir. Gerçekleştirilen
fiyat düşürme politikası sonucunda ihtiyaç duyulan ürünlere artan talep
karşısında dahi fiyatlar artmayacak ve bundan dolayı enflasyonun düşmesi için
yapılan çalışmalara, uygulanma ihtimali olan bu politika da destek olacaktır. İş
gücü ve teknik kapasitenin verimli bir şekilde kullanılması sağlanacak,
ülkemizin PMI değeri artacaktır. Bu sayede büyüme rakamlarında beklenenden daha
olumlu rakamlar elde etme ihtimali artacaktır.
Ekonomide İhsan
Kavramı Neden Şimdi Uygulama Alanı Bulabilir?
Ekonomide ihsan kavramı 1999'da gerçekleştirilmiş
olsaydı ekonomiye katkı sağlama olasılığı düşüktü. Çünkü şurası bir gerçek ki o
dönemlerde ülke ekonomisinin, alıcıların çok beğenmiş olacağı bir malı ya da
içinde bulunulan zamanda alıcıların ona şiddetle muhtaç olacağı malları üretme kapasitesi
çok fazla yoktu. Haliyle üretim ve hizmet gibi sektörlerdeki üretimlerde dünya
piyasası tarafından ihtiyaç duyulan ürünler çok fazla üretilmediğinden dolayı
firmalar gibi vatandaşların da bugüne nazaran gelirleri düşüktü. Bununla
birlikte o zamanın birçok firması yukarıda firmalara ait varsayımlarda ifade
ettiğimiz maddelere haiz değildi. Bundan
dolayı milli gelirimiz bugünkü düzeylerde değil bundan dolayı da bireyler
olarak alım gücümüz hem yurtiçi ürünler için hem de yurtdışı ürünler için düşük
seviyelerdeydi. Bu durumu grafiklerden de okuyabiliriz.
* SAGP Doları Cinsinden
Gayri Safi Milli Gelir
Satın alma gücü paritesinden de görüleceği üzere
satın alma gücümüz 2003 yılına kadar hafif bir eğimle yükselmekte 2003 yılından
sonra daha dik bir şekilde artış göstermiştir. Bunun nedeni yukarıda da
bahsedildiği üzere dünya insanlığının ihtiyaç duyduğu ya da ihtiyacı olan ürün/hizmet öngörülerek üretilmesinden, bu üretimin dünya ülkelerindeki insanlara
satılabilmesinden ve bunun neticesinde ülkemiz insanlarının zenginleşmesinden
kaynaklanmaktadır. Elbette tek neden bu değil.
GSYH'nin de 2000 yılına kadar hafif yükseldiğini 2000
yılından sonra daha dik bir seviyede yükselme gösterdiğini görmekteyiz. Büyük
ihtimalle grafikler karşılaştırıldığın da ilk dikkatleri üzerine çeken nokta
SAGP'nin GSYH kadar hızlı bir yükselme göstermeyişi olmuştur. Bunun nedenini şu
şekilde açıklayabiliriz: Ülkeler ekonomik kalkınmayı sürekli kılmak
istiyorlarsa bunu içinde bulundukları şartlara göre değerlendirip uyguladıkları
politikalar ile gerçekleştirebilirler. Örneğin gelişmiş ülkeler kalkınmalarını
vatandaşlarının satın alma gücünü destekleyerek yapabilir. Çünkü ihracatın
ithalatı karşıma oranı v.b yeterli düzeydedir ve vatandaşlarının zenginleşmesi cari
açık, enflasyon, gelir dağılımı adaletsizliği gibi ekonomik soruların doğmasına
sebep olmaz.
Ülkemizin 2001 yılından sonra uyguladığı politikaya
bakacak olursak: Ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için öncelikli olarak
vatandaşın alım gücünü artırmak, geçici bir refah doğurup sonrasında cari açık,
enflasyon, gelir dağılımı adaletsizliğinde artış v.b gibi daha fazla ekonomik
problemlerin yaşanmasına neden olacağından dolayı vatandaşın gelir seviyesi;
öncelikli olarak üretim artışı sağlandıktan sonra elde edilen gelirin
paylaştırılması ile gerçekleştirilmek istenmiştir. Ancak bu yansıma ister
istemez anında olmamış zamanla gerçekleşmeye başlamıştır. Şükürler olsun ki günümüze geldiğimiz de bunun başarılı bir
politika olduğunu vatandaşın satın alma gücündeki artıştan gözlemlemekteyiz. Örneğin Türkiye'de 2000'li yıllarda en düşük
memur maaşı 141 Türk Lirası civarındayken şimdi 2.403 Türk Lirası civarındadır.
Peki bu maaş artışının gerçekleşme süreci içinde, ülke olarak geçmişte olduğu
gibi, çok yüksek enflasyonlar yaşadık mı? Yaşamadık. Nedeni ise belli, bu artış
ürettiğimiz ürünlerin cebimize yansımasıyla ile olan bir gelişimdir. Metot
belli; zenginleşmeye devam etmek için yüksek katma değerli ürün ve hizmetler
üretmeye devam etmeliyiz. Elbette bu tarım sektörünü bir kenara bırakacağımız
manasını taşımıyor; ki bırakılmıyor da. Birçoğumuz hatırlarız; her yeni doğan bebeğe üzerinde
kurduğumuz hayaller dışında ülkenin borcundan da bir pay biçer ve doğduğu an şu
kadar borcu var derdik. Şimdilerde ise doğan nesillerimiz için kurduğumuz
hayaller çok daha güzel. Görüldüğü gibi
zenginleşen bir ülkemiz var. 1999 yılında az olanı yaymak güçtü; şimdi ise vâr
olanı tabana daha fazla yaymak için ekonomide ihsan kavramının
uygulanabilirliliğinin bu koşullarda daha olanaklı olabileceğine ilgili
göstergeler ve örnekler vesilesiyle değinmek istedim.
Aile bütçesinde dahi ufak bir açık olduğu vakit düzelmesi nasıl zaman alıyorsa, ülke ekonomisinde alınması gereken daha çok yol olmasına rağmen, ekonomide 2002 yılına kadar süregelen sıkıntıların birçoğunun bu kadar çabuk sürede giderilmesi ve akabinde oluşturulan potansiyel yadsınamayacak bir başarının göstergesidir. Grafiklerden
ve grafiklerin açıklanmasından da anlaşılabileceği üzere "Ekonomide İhsan"
kavramının günümüz koşullarında uygulanması ekonomiyi daha da canlandıracağı
düşüncesindeyim. Ancak bu yazı ayrıntılı bir araştırma neticesinde kaleme
alınmış bir yazı değildir. Belki uygulanmaması ekonomi açısından daha iyi olacaktır,
bilemiyorum. Ondan dolayı ilgili kurum, kuruluş ve firmalar tarafından kapsamlı
bir bilimsel araştırmanın yapılması gerekliliği ortadadır.
Sonuç olarak, ülke olarak gerek üreterek ekonomimizi güçlendirip zenginleşeceğiz gerekse askeri olarak caydırcı gücümüzle (SİHA v.b) de güvenli ülke pozisyonunda kalmaya Allah'ın izni ile devam edeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder