17 Eylül 2017 Pazar

Ekonomide İhsan

    İhsan kelimesi iyilik etme, iyi davranma, bağışta bulunma ve bağışlama manalarını taşımaktadır. Bu tanımın günümüz ekonomik koşullarının birbiri ile işlevsellik kazanması Gazali'nin iktisada dair görüşlerinin yer aldığı kitaptan ilgimi çeken şu cümleleri okurken aklıma gelmesi ve akabinde aşağıda yer vereceğim  düşüncelerin belirmesi ile oldu: "Gazâlî, alım - satım normal olarak kâr için yapıldığı, bu da bir fazla ödemeyle mümkün olduğu için, tarafların ödedikleri bedeller arasında bir eşitsizlik olmasına izin verildiğini; fakat bu hususta ölçülü olmak gerektiğini söyler. Çünkü, ona göre alıcının "mutad" kâr haddinden fazlasını vermeyi kabul edişi, ya söz konusu malı çok beğenmiş olmasından, ya da içinde bulunulan zamanda ona şiddetle muhtaç olmasından ileri gelebilir. Böyle olunca, satıcının, alıcının zayıf durumundan istifadeye kalkışmaması ve fazladan ödemeye hazır olduğu miktarı kabul etmemesi uygun olur ki bu, "ihsan"dan sayılır."

Yukarıda yer alan tanımdan:
-     - Alıcının söz konusu malı çok beğenmiş olması, ya da
-     - İçinde bulunulan zamanda ona şiddetle muhtaç olması,
cümlelerini okurken bu unsurları dikkate alarak ve ihsan kavramına Gazali'nin iktisadi olarak bakış açısını göz önünde bulundurarak günümüz piyasa şartlarına uyarladığımızda ekonomiye ne gibi katkıları olabileceği hususunda zihnimde birbiri ile bağlantılı düşünceler zinciri oluştu.

  Ekonominin her alanında bazı şirketler aracılığı ile ihsan kavramını kullanmak ekonominin gelişimine katkı sağlama ihtimali vardır. Ancak esas olan gelişimin sürekliliğidir. Ondan dolayı "Ekonomide İhsan" kavramını her sektöre ve bütün şirketlere bir bütün olarak uygulamak ekonomiyi sekteye uğratma ihtimali vardır ki bundan dolayı çeşitli kısıtlamalar oluşturarak uygulanması, sürekli gelişim unsurunu sağlayacak etkenlerdendir. Sektörlerde faaliyet gösteren firmaların girdi maliyetlerini, girdilerinin ne kadar yerli olduğu gibi birçok faktörü bilmediğim için ihsan kavramının oransal olarak nasıl yansıması gerekliliğine giremeyeceğim.

   Elbette, çeşitli kısıtlar oluşturarak belirli bir mantık çerçevesinde yazıyı kaleme almaya çalışmak daha yararlı olacaktır. Ancak bunun için çeşitli verilere ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Bundan dolayı edinilen genel bilgiler göz önünde bulundurularak düşünebildiğim kısıtlar oluşturulup "Ekonomide İhsan" kavramı açıklanmaya çalışılacaktır.

   Konu çerçevesinde oluşturulacak kısıtlar sayesinde ise doğru politikaların üretilmesinin sağlanmaya çalışılmasının yanı sıra, kavramın kurumsal firmalar tarafından tutun da küçük ölçekli işletmeler tarafından da uygulanabilir nitelikte olduğu ifade edilmiş olacaktır.

   Öncelikli olarak düşünülen "Ekonomide İhsan" kavramının sağlıklı bir şekilde uygulanması için kurumsal firmaların desteği sağlanmakla birlikte, küçük ölçekli işletmeler üzerinde uygulanması ise nihai tüketicinin desteği ile gerçekleştirilmesi düşünülmüştür. Bu cümlenin ayrıntılarına aşağıdaki paragraflarda yer verilecektir. Buradaki amaç, ihsan kavramının uygulanması için iktisadi olarak faaliyet gösteren kuruluşlara adil bir yükümlülük yükleyerek hem ekonominin gelişimini sağlamak hem de geçmişte adaleti her alanda uygulamak için çaba göstermiş ecdadımızın tespitlerini günümüz şart ve koşullarında uygulama fırsatını elde etmektir.

   İhsan kavramının, aslına bakılırsa, firmaların uygulama biçiminde ki en basit tabirle karşılığı "indirim" dir. Ancak mühim olan uygulanacak olan indirimin hiç bir kesime zarar vermeden ne şekilde ve nasıl uygulanacağıdır. Bu sorulara ise aşağıda açıklık getirilmeye çalışılacaktır.
               
A-) Kurumsal Firmalarda İhsan Kavramının Uygulanması
   Bilindiği üzere kurumsal firmalar iktisadi döngü içerisindeki büyük dişliler arasında yer alır ve, sektörel olarak değişmekle birlikte, KOBİ'ler ile birbirlerini besleyerek işlevselliklerine devam etmektedirler.

Bu noktada kurumsal firmaları ele alırken düşünebildiğim çeşitli varsayım ve koşullar aşağıdaki gibidir:
§  -Ürünün ekonomik katma değerinin yüksek olduğu varsayımı,
§  -Ürünün yerli üretim unsurları aracı kılınarak üretilmiş ya da satılıyor olması,
§  -Firmanın temel - öz yeteneğe sahip olması ve piyasa değeri yüksek bir kuruluş olması,
§  -Ürünün artan pazar payına sahip olması ve pazarın doygunluğa ulaşmamış olması,

   Varsayımların nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz: Ülke açısından ekonomik katma değeri yüksek bir ürünün; üretim merhalesindeki süreç içerisinde çeşitli üretim alanlarından geçip üreten firma tarafından nihai mal haline getirilmesiyle birlikte, dünya üzerindeki insanlar (B2C) ya da bir başka üretici (B2B) tarafından yoğun bir biçimde talep görmesi cümlesiyle ifade edileceğini düşünmekteyim. Bu unsura sahip ürün üreten firma yukarıda bahsi geçen maddelerden olan "alıcının söz konusu malı çok beğenmiş olması ya da içinde bulunulan zamanda ona şiddetle muhtaç olması" özelliklerinden herhangi birine sahiptir. Bu tip ürünlerin pazarında yüksek ihtimalle herhangi bir doygunluk olması söz konusu değildir.

   Üretim unsurlarının yerliliği "Ekonomide İhsan" kavramının uygulanabilirliliğinin firmaya herhangi bir zarar vermeksizin işlevsellik kazanmasının ve firmaya yarar sağlamasına neden olacak etkenler olarak düşünülmektedir. Şöyle ki, üretim hizmeti veren bir firmanın üretim girdilerinin ithal olması ve bunun neticesinde öngörülmesi güç maliyet değişikliklerinin yaşanma ihtimalinin artmasına neden olacağından dolayı yerli üretim girdilerini kullanması önem arz etmektedir.  Elbette, ilgili maliyet farklılıklarını çeşitli finansal enstrümanları kullanarak sabitleyebilme kapasitesine sahip firmaları bu ayrımın dışında tutabiliriz.

   Temel - öz yetenek diğer işletmeler tarafından taklit edilemeyen, bu yeteneğe sahip olan firmaya bulunduğu pazarda üstünlük sağlayan bir etkendir.  Bu bağlamda düşünüldüğünde kurumsal firmaların belirli bir oranının öz yeteneğe sahip olduğu görülecektir. Öz yeteneğin ürüne yansıyacak bir unsur olması gerektiği düşünülürse, bu yetenek sayesinde piyasada diğer rakiplerin ürünlerine nazaran öz yeteneğe sahip olan firmanın ürünlerine tüketiciler tarafından daha fazla talep gösterilecektir. Yani alıcı o malı çok beğenmiş ve gereğinden fazla ödeme yapmayı da göze almış olacaktır. Bundan dolayı da ilgili firma ya da firmaların ürettiği ürün ve hizmetler yüksek olasılıkla doymamış bir pazara hitap ediyor durumdadır.

   Bir firmanın piyasa değeri ihraç ettiği hisse senetlerinin fiyatları üzerinden belirlenmektedir. Ancak her kurumsal firmanın BİST'te işlem görmediğini de biliyoruz. Bunun için firma reel sermayesi dikkate alınabilir ancak bu hususun yeterli olmayacağı aşikardır. Firmalar sağlıklı bir finansal yapıya haiz olup olmadıklarını çeşitli finansal analiz ve kontrol sistemlerini (cari oran, likidite oranı, nakit oranı, yabancı kaynak / varlık toplamı oranı, öz sermaye / varlık toplamı oranı, yabancı kaynak / öz sermaye oranı v.b) kullanarak tespit edebilirler. Böylelikle ihsan kavramına ne kadarlık bir katılım oranının kendileri için olumlu neticeler doğuracağını tespit edebilirler.

   Firmaların ilgili kavramı uyguladığı vakit zor durumda kalmaktan ziyade yarar elde edebilmeleri için ve haliyle bu durumunda ekonomideki gelişimin süreklilik arz etmesine katkı sağlaması adına yukarıda çeşitli açıklamalar da bulunmaya çalıştım. Elbette aklıma gelmeyen, düşünemediğim noktalar vardır.

B-) KOBİ'lerde İhsan Kavramının Uygulanması
Bu başlıktaki varsayımlarımızı şu şekilde sıralayabiliriz:
Bir alanda ya da belirli alanlarda uzmanlığa sahip olması,

§        -Üretim ya da hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor olması,
§         -B2B çerçevesinde üretimlerini sürdürüyor olması,
§         -İhracat yapıyor olması,

   Maddeleri ise şu şekilde açıklayabiliriz: Firma ya da firmaların uzmanlık alanı, ürettiği ürünlere yansıması gerçekleşmese bile deneyimleri sayesinde edindiği ya da kuruluşundan beri sahip olduğu uzmanlık alanı firmanın ekonomide ihsan kavramını uygulamasına katkı sağlayacaktır.

   Firmanın üretim ya da hizmet sektöründe B2B çerçevesinde faaliyet göstererek iç pazara hitap etmenin yanında ihracatta yapıyor olması, firmanın kendi içinde güçlü bir yapıya haiz olmakla birlikte, uygulamak istediğimiz kavram firma tarafından uyguladığı vakit firmanın zor durumda kalmadan, kazanç elde etme ihtimalinin de yüksek olacağını düşünmekteyim. Elbette, bunun yanında yukarıda bahsi geçen çeşitli finansal analiz ve kontrol sistemlerini kullanması da firmaya yarar sağlayacaktır.

C-) Küçük İşletmelerde İhsan Kavramı
   Makul kâr oranı, firmaların sattığı ürünlerin ya üretim maliyetine ya da satın alma maliyetine v.b göre değişiklik arz etmektedir. Bundan dolayı küçük işletmelerin çoğunlukla yetkin bir uzmanlık alanı olmayışından, sınırlı bir alana hitap ediyor olmasından dolayı ekonomide ihsan kavramı çerçevesinde indirim gibi bir faaliyet içine girmelerinin kendilerine zarar verme potansiyeli yüksektir. Bundan dolayı ihsan kavramını olabildiğince geniş alana yaymak adına, küçük işletmeler nihai tüketici vasıtasıyla oralardan yapılacak alışveriş ile desteklenmesi bu kavramın ekonomik manada bir bütünlük içinde uygulanmasına olanak sağlayacaktır.

D-) Uygulama Neticesinde Doğması Muhtemel Faydalar
   Uygulamanın vatandaş, firma ve ülkeye katkı sağlaması muhtemeldir.

   Vatandaş çok beğenmiş olduğu ve şiddetle ihtiyaç duyduğu ürünlere daha az maliyete katlanarak ulaşabilecekler ve bu sayede satın alma gücünde artış gerçekleşecektir.

   Firmalar artan ulusal ve uluslararası talep sayesinde - varsa -  atıl durumda olan kapasitelerini faaliyete geçirebileceklerdir. Bu sayede firmaların sabit maliyetleri de oransal olarak düşecektir. Cirolarda artış kaydedilecektir. Elbette firmalara ait bu cümlelerin birçok araştırmadan yoksun, çok genel cümleler olduğunun farkındayım. Bu ilgili kararı kapsamlı araştırmalar neticesinde, firma yetkilileri eğer uygulamak isterse uygulanabilirliğinin düzeyine karar verecektir.

   Ülke açısından doğması muhtemel sonuçları şu şekilde ifade edebiliriz: Üretim artışı sayesinde ihracat artacak, milli gelirimiz de artış meydana gelecek kapasite kullanımının artmasıyla birlikte iş gücü çalıştırma gerekliliği sayesinde işsizlikte azalma meydana gelecektir.  Gerçekleştirilen fiyat düşürme politikası sonucunda ihtiyaç duyulan ürünlere artan talep karşısında dahi fiyatlar artmayacak ve bundan dolayı enflasyonun düşmesi için yapılan çalışmalara, uygulanma ihtimali olan bu politika da destek olacaktır. İş gücü ve teknik kapasitenin verimli bir şekilde kullanılması sağlanacak, ülkemizin PMI değeri artacaktır. Bu sayede büyüme rakamlarında beklenenden daha olumlu rakamlar elde etme ihtimali artacaktır.

Ekonomide İhsan Kavramı Neden Şimdi Uygulama Alanı Bulabilir?
   Ekonomide ihsan kavramı 1999'da gerçekleştirilmiş olsaydı ekonomiye katkı sağlama olasılığı düşüktü. Çünkü şurası bir gerçek ki o dönemlerde ülke ekonomisinin, alıcıların çok beğenmiş olacağı bir malı ya da içinde bulunulan zamanda alıcıların ona şiddetle muhtaç olacağı malları üretme kapasitesi çok fazla yoktu. Haliyle üretim ve hizmet gibi sektörlerdeki üretimlerde dünya piyasası tarafından ihtiyaç duyulan ürünler çok fazla üretilmediğinden dolayı firmalar gibi vatandaşların da bugüne nazaran gelirleri düşüktü. Bununla birlikte o zamanın birçok firması yukarıda firmalara ait varsayımlarda ifade ettiğimiz maddelere haiz değildi. Bundan dolayı milli gelirimiz bugünkü düzeylerde değil bundan dolayı da bireyler olarak alım gücümüz hem yurtiçi ürünler için hem de yurtdışı ürünler için düşük seviyelerdeydi. Bu durumu grafiklerden de okuyabiliriz.

* SAGP Doları Cinsinden Gayri Safi Milli Gelir 
   Satın alma gücü paritesinden de görüleceği üzere satın alma gücümüz 2003 yılına kadar hafif bir eğimle yükselmekte 2003 yılından sonra daha dik bir şekilde artış göstermiştir. Bunun nedeni yukarıda da bahsedildiği üzere dünya insanlığının ihtiyaç duyduğu ya da ihtiyacı olan ürün/hizmet öngörülerek üretilmesinden, bu üretimin dünya ülkelerindeki insanlara satılabilmesinden ve bunun neticesinde ülkemiz insanlarının zenginleşmesinden kaynaklanmaktadır. Elbette tek neden bu değil.
          * GSYH 
   GSYH'nin de 2000 yılına kadar hafif yükseldiğini 2000 yılından sonra daha dik bir seviyede yükselme gösterdiğini görmekteyiz. Büyük ihtimalle grafikler karşılaştırıldığın da ilk dikkatleri üzerine çeken nokta SAGP'nin GSYH kadar hızlı bir yükselme göstermeyişi olmuştur. Bunun nedenini şu şekilde açıklayabiliriz: Ülkeler ekonomik kalkınmayı sürekli kılmak istiyorlarsa bunu içinde bulundukları şartlara göre değerlendirip uyguladıkları politikalar ile gerçekleştirebilirler. Örneğin gelişmiş ülkeler kalkınmalarını vatandaşlarının satın alma gücünü destekleyerek yapabilir. Çünkü ihracatın ithalatı karşıma oranı v.b yeterli düzeydedir ve vatandaşlarının zenginleşmesi cari açık, enflasyon, gelir dağılımı adaletsizliği gibi ekonomik soruların doğmasına sebep olmaz.

   Ülkemizin 2001 yılından sonra uyguladığı politikaya bakacak olursak: Ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek için öncelikli olarak vatandaşın alım gücünü artırmak, geçici bir refah doğurup sonrasında cari açık, enflasyon, gelir dağılımı adaletsizliğinde artış v.b gibi daha fazla ekonomik problemlerin yaşanmasına neden olacağından dolayı vatandaşın gelir seviyesi; öncelikli olarak üretim artışı sağlandıktan sonra elde edilen gelirin paylaştırılması ile gerçekleştirilmek istenmiştir. Ancak bu yansıma ister istemez anında olmamış zamanla gerçekleşmeye başlamıştır. Şükürler olsun ki günümüze geldiğimiz de bunun başarılı bir politika olduğunu vatandaşın satın alma gücündeki artıştan gözlemlemekteyiz. Örneğin Türkiye'de 2000'li yıllarda en düşük memur maaşı 141 Türk Lirası civarındayken şimdi 2.403 Türk Lirası civarındadır. Peki bu maaş artışının gerçekleşme süreci içinde, ülke olarak geçmişte olduğu gibi, çok yüksek enflasyonlar yaşadık mı? Yaşamadık. Nedeni ise belli, bu artış ürettiğimiz ürünlerin cebimize yansımasıyla ile olan bir gelişimdir. Metot belli; zenginleşmeye devam etmek için yüksek katma değerli ürün ve hizmetler üretmeye devam etmeliyiz. Elbette bu tarım sektörünü bir kenara bırakacağımız manasını taşımıyor; ki bırakılmıyor da. Birçoğumuz hatırlarız; her yeni doğan bebeğe üzerinde kurduğumuz hayaller dışında ülkenin borcundan da bir pay biçer ve doğduğu an şu kadar borcu var derdik. Şimdilerde ise doğan nesillerimiz için kurduğumuz hayaller çok daha güzel.  Görüldüğü gibi zenginleşen bir ülkemiz var. 1999 yılında az olanı yaymak güçtü; şimdi ise vâr olanı tabana daha fazla yaymak için ekonomide ihsan kavramının uygulanabilirliliğinin bu koşullarda daha olanaklı olabileceğine ilgili göstergeler ve örnekler vesilesiyle değinmek istedim.

   Aile bütçesinde dahi ufak bir açık olduğu vakit düzelmesi nasıl zaman alıyorsa, ülke ekonomisinde alınması gereken daha çok yol olmasına rağmen, ekonomide 2002 yılına kadar süregelen sıkıntıların birçoğunun bu kadar çabuk sürede giderilmesi ve akabinde oluşturulan potansiyel yadsınamayacak bir başarının göstergesidir. Grafiklerden ve grafiklerin açıklanmasından da anlaşılabileceği üzere "Ekonomide İhsan" kavramının günümüz koşullarında uygulanması ekonomiyi daha da canlandıracağı düşüncesindeyim. Ancak bu yazı ayrıntılı bir araştırma neticesinde kaleme alınmış bir yazı değildir. Belki uygulanmaması ekonomi açısından daha iyi olacaktır, bilemiyorum. Ondan dolayı ilgili kurum, kuruluş ve firmalar tarafından kapsamlı bir bilimsel araştırmanın yapılması gerekliliği ortadadır.

    Sonuç olarak, ülke olarak gerek üreterek ekonomimizi güçlendirip zenginleşeceğiz gerekse askeri olarak caydırcı gücümüzle (SİHA v.b) de güvenli ülke pozisyonunda kalmaya Allah'ın izni ile devam edeceğiz.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder